Biraz geç kalarak keşfettiğim Brick, tek kelimeyle anlatmak gerekirse "özgün".
Sevmeyebilirsiniz, sıkılabilirsiniz, ya da çok sevip koltuğa yapışabilirsiniz ama bir konuda hemfikir olacağımız kesin, bu filmi yapan kişi (Rian Johnson) yetenekli. Film sizi kendi karanlık dünyasına çekiyor, her kara filmde olduğu gibi bir dark side'a geçiyorsunuz. Ordan sonrası size kalmış. Ya kaptırıp gidecek ya da dışardan bakacaksınız çünkü kendi tuhaf jargonları ile konuşan bir grup liseli çocuğun en baba mafya filmlerini aratmayacak karmaşık bir uyuşturucu, cinayet, ilişkiler üçgeniyle karşı karşıyasınız. Baş (anti) kahramanımız Brendan öldürülen sevgilisinin (Emily-Lost'daki Claire) ardından bütün bu olaylar örgüsünü kıvrak zekasıyla ortaya çıkarmaya çalışıyor. Öldürülen sarışın liseli kızın ardından dönen olaylar, ortaya çıkan gerçekler demişken aklıma David Lynch'in İkiz Tepeler'i gelmedi değil. Sanki oraya bir sevgi saygı mı var? Genç sinemacılar Lynch abilerine mi özeniyor? Eğer öyleyse bile söz konusu olan başarılı bir özenme.
Mekanlar ıssız, renksiz, lise olarak gördüğümüz yer daha çok terk edilmiş bir bölgeye benziyor. Oranın bir lise olduğunu öğrencilerin dolaplarından anlıyoruz. Zaten çocukların liseli olduklarını da ağızlarından duymasak inanmayız. Bu kelimeyi kullanmayı seviyorum oley yeri geldi kullanacağım, "tekinsiz" bir film izlemek isteyen sinefil yavrularına bu haftaki nacizane tavsiyem budur.
Ayrıca yukarıda görmüş olduğunuz illüstrasyon filmin senaryosundan. Senaryo burada.
Göz atılabilir çünkü dümdüz bir metin yerine sahneleri resmedilmiş bir hikaye gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder