1 Eylül 2009 Salı

sarışın kadının intikamı


Bundan 1-2 ay önce Inglourious Basterds ile ilgili haberleri yazmıştım. Haftasonu izledim. Nazi filmlerinden bıkmış usanmış bir izleyici olarak bu filmi çok sevdim. İntikam soğuk yenen bir yemektir dercesine, Tarantino sanki bütün nazi filmleri çekilsin de ben en son noktayı koyayım diye beklemiş gibi.
Bence o da benim gibi bütün gelmiş geçmiş nazi konulu filmlerden o kadar sıkılmış ki hepsinin kıçına tekmeyi basmış. Bütün duygu sömürülü, ağlak müzikli, 1500 Oscar'lı o filmler ile dalgasını geçerken konuyu hafife aldığını sanmayın sakın. Hard core girişmiş üslubuna yakışır biçimde. Üstü kapalı, imalı olan hiçbir şey yok. Son zamanlarda izlediğim en direkt hikayelerden biri.
Öncelikle bu adam içinde intikam ve sarışın kadın olan filmler yapmayı seviyor onu anladık. Tarantino, nazilerden intikamını sarışın sinema sahibi Shosanna Dreyfus (Mélanie Laurent) ile alıyor. Tıpkı Kill Bill'de katillerden intikamını alan Bride gibi... Hiç utanması, sakınması da yok üstelik. Siz Yahudileri nasıl damgaladıysanız ben de sizi alnınızdan damgalarım diyor. Siz onları nasıl toplu halde yaktınız, canınız sıkıldıkça nişan alıp vurdunuz ben de sinemayı yakarım, teker teker sizi vururum diyor. Ve tüm bunları yaparken de o malum Tarantino cüretkarlığı ile yapıyor. Brad Pitt harika ama ondan daha harika olan biri var ki o da SS güvenlik dedektifi Hans Landa rolündeki Christoph Waltz. Filmin parlayan yıldızı o bence. Bundan sonraki filmlerini takibe aldım bile.
Özetlemek gerekirse filmden insana çok şiddetli bir intikam duygusu geçiyor. Bugüne kadar izlediğim nazi filmlerinde sadece duygu sömürüsü, acıma vardı. Burada kan var.

2 yorum:

  1. Film evde hazır bir şekilde beni bekliyor evet henüz izlemedim. Bu nedenle film hakkında bir yorum yapmayacağım ama gençliğinde bir videocuda çalışan Tarantino'nun janrlarla kendi üslubunu birleştirmeye devam ettiği ve bu kadar iyi diyalog yazdığı sürece kötü film yapacağını sanmıyorum.
    Nazi filmlerine yaptığınız genellemeyle ilgili nacizane yorumum ise daha farklı. Ağlak olmamaları ve duru anlatımları nedeniyle Europa Europa,Idi i smotri,The Thin Red Line, Der Untergang,Rome open city, Stalingrad filmlerini bir kenara koymanızı salık veririm. Ha bir de 60-80 yılları arası patlamalı zıplamalı kastında tek kadın olan aksiyon filmleri var. Tora Tora, A bridge too far, Battle of Bulge, Dirty Dozen, Midway, Hell is for heroes, Patton, Cross of Iron vb. liste uzar gider. Tüm külliyatı bende mevcut olan bu savaş filmleri ağdalı yahudi soykırımıyla hiç uğraşmaz. Savaş ana tema ve görseldir.
    Train de vie ve Life is Beatiful filmleri ise savaşa hafif komedi katarak bakmış güzel filmlerdir.

    ha bu arada 30 sene evvel italyanların yaptıgı inglorius bastards'a ayrı dikkat çekerim...
    http://www.youtube.com/watch?v=8cGaYDwpXf4&feature=related

    YanıtlaSil
  2. Cuma gunu is ve misafirlik cıkısı bayın bir vaziyette gittim saat 3.45'e kadar gozumu kırpmadan seyrettim, çıktığımda enerji doluydum iyi geçirmiş oh bee dediğimi bile hatırlıyorum.."Each and every man under my command owes me one hundred Nazi scalps"...Brad Pitt'in yakılıklığı dışında ilk defa bu kadar sempatik görüyoruz bence..Tez arşive alına

    YanıtlaSil