28 Eylül 2010 Salı

winter's bone 2010


Sundance'te büyük jüri ödülünü alan ve okuduğum her yerde hakkında övgülerden başka bir şey görmediğim bir film. Bugünlerde her zaman DVD aldığınız abinin dükkanına uğrayacaksanız bu filmi sorun. Eğer haberi varsa kendisi sadece tüccar değil aynı zamanda sinefil olan DVD'cilerden demektir. Hele bir de filmi ne yapıp edip getirmişse abiyi takın kolunuza festival festival gezdirin. Hak etmiştir.
Daha izlemeden de bu kadar iddialı konuştum ama ben onların yalancısıyım.

"This is one helluva drama, with one helluva star turn by Jennifer Lawrence as Ree."

San Francisco Chronicle
Amy Biancolli

"Every so often a film gets under our skin with its haunting authenticity, reinforcing our faith in the wonderfully transporting power of cinematic storytelling. Winter's Bone is unquestionably that film." 
 USA Today
Claudia Puig

"A vivid reworking of Daniel Woodrell's novel that brings the book's conflicted heroine to searing life in a piece of unhurried filmmaking too rarely seen these days."
Empire
Philip Wilding



film ekimi 8-14 ekim

Film Ekimi'ne çok az kaldı. Artık beni eskisi kadar heyecanlandırmasa da merak ettiğim birkaç film yok değil. Özellikle Venedik'te büyük ödülü kapan Sofia Coppola'nın Somewhere'i uzun zamandır (bakınız eski post'lar) izlenecekler listemdeydi.


Ayrıca favori dizim How i Met Your Mother'ın Josh Radnor'ının  hem yönetmenlik yapıp hem de başrolde oynadığı filmi Happythankyoumoreplease'i, Ekim'de olmasa da en geç Kasım'da izlerim ben.





Christoffer Boe'nun Her Şey Güzel Olacak'ı da ilginç olabilir.

Bugüne kadarki en zayıf Film Ekimi gibi görünüyor. Yine de film listesinin tamamını paylaşmak görevimiz.

GALALAR
Hırsızlar Şehri/The Town Yönetmen: Ben Affleck
Oyuncular: Ben Affleck, Jon Hamm, Rebecca Hall, Jeremy Renner

New York, I Love YouYönetmenler: Fatih Akın, Yvan Attal, Randy Balsmeyer, Allen Hughes, Shunji Iwai, Shekhar Kapur, Joshua Marston, Mira Nair, Natalie Portman, Brett Ratner, Jiang Wen
Oyuncular: Orlando Bloom, Hayden Christensen, Ethan Hawke, Eli Wallach, John Hurt, Shia Labeouf, Natalie Portman

Başka Bir Yerde/SomewhereYönetmen: Sofia Coppola
Oyuncular: Stephen Dorff, Elle Fanning, Chris Pontius

Tehlikeli Yol/Route IrishYönetmen: Ken Loach
Oyuncular: John Bishop, Mark Womack, Najwa Nimri, Stephen Lord

Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor/Lung Boonmee Raluek ChatYönetmen: Apichatpong Weerasethakul
Oyuncular: Thanapat Saisaymar, Jenjira Pongpas, Sakda Kaewbuadee

DİĞER FİLMLER
Ateşle Oynayan Kız - Apichatpong Weerasethakul
Turne - Mathieu Amalric
Gümmm
- Gregg Araki
Carlos
- Olivier Assayas
İnsanlar ve Tanrılar - Xavier Beauvois
Devrim! - Gael Garcia Bernal, Mariana Chenillo, Fernando Eimbcke, Amat Escalante, Diego Luna, Gerardo Naranjo, Rodrigo Garcia, Rodrigo Plá, Carlos Reygadas, Patricia Riggen
Ağaç
- Julie Bertuccelli
Her Şey Güzel Olacak - Christoffer Boe
Sihirbaz - Sylvain Chomet
Mamut
- Benoît Delépine & Gustave Kervern
Anneme Dokunma! - Jay Duplass & Mark Duplass
Sosyalizm - Jean-Luc Godard
Hırsız - Benjamin Heisenberg
Benim Güzel Oğlum, Ne Yaptın Sen? - Werner Herzog
Aslı Gibidir - Abbas Kiarostami
Şeytanı Gördüm - Kim Ji-Woon
Nefes Nefese - Balthasar Kormákur
Ateşli Oda - Julio Medem
Duyarlı Evlat - Frankestein Projesi - Kornél Mundruczó
Chatroom - Hideo Nakata
Mutluyum Devam Et - Josh Radnor
Aşka Fırsat Ver - Yann Samuell
Mezara Kadar
- Aaron Schneider
Jack'in Kayık Gezintisi - Philip Seymour Hoffman
Güzel Bir Hayat Düşlerken - Danis Tanovic
Montpensier Prensesi - Bertrand Tavernier

22 Eylül 2010 Çarşamba

yönetmen incileri 22

"The question is: Where would it get you if something that's a little bit ambiguous in the movie is made clear? It doesn't get you anywhere. "

Joel Coen

"We tend to do period stuff because it helps make it one step removed from boring everyday reality."

Ethan Coen

17 Eylül 2010 Cuma

douchebag 2010

Bu güzel cuma gününde fark ettim ki bu haftasonu izlemek istediğim film tam olarak böyle bir şey. Haftasonunun hafifliğine uygun, tatlı tatlı... Olsa da izlesek. Sundance'de boy göstermiş ayrıca.



16 Eylül 2010 Perşembe

une vie toute neuve 2009

Bugünkü konumuz, 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali GENÇ USTALAR bölümünde gösterilmiş "Yepyeni Bir Hayat". Bir ilk film olarak fazlasıyla ödülle buluşmuş ve bence hepsini hak etmiş. Çok sevdiği babası tarafından bir gün "gezmeye gidiyoruz" diye kandırılıp yetimhaneye bırakılan küçük Koreli kızın hikayesi can alıcı detaylarla dolu. Hiç gelmeyecek birini beklemek, hiç tanımadığın insanların içinde sonsuz ve muhattabı olmayan bir öfke ile boğuşmak, yeniden bir umut ışığı bulmak zorunda bırakılmak ve tüm bunları yaşarken sadece 9 yaşında olmak...
Filmin, çocukken evlat edinilerek Fransa'ya götürülen Koreli yönetmeni Ounie Lecomte, kendi anılarından yola çıkarak çok dokunaklı bir hikaye anlatmış. Duygu sömürüsü, iç kıyılması yok. Tertemiz ve şeffaf bir samimiyet var. 
Ve benim şahsi sinema tarihimin en etkileyici sahnelerinden biri var. İzlemeyi düşünenler bu kısmı okumasa daha iyi olur. 

----SPOILER----

Babasına ve hayata olan öfkesini hiçbir yerden çıkaramayan küçük kız, kendine bir mezar kazıyor. İçine girip ölmek istiyor. Toprağı küçücük elleriyle üzerine alırken, tek kurtuluşun ölüm olduğu duygusuna kapılan "umutsuz çocuk"  fikri insanı derinden etkiliyor.



Aldığı ödüller:
2009 Tokyo En İyi Asya Filmi
2009 Cinekid (Amsterdam) Jüri Ödülü
2009 Goa En İyi Yönetmen
2009 Asya-Pasifik Sinema Ödülleri En İyi Çocuk Filmi

15 Eylül 2010 Çarşamba

the ghost writer


Bu haftaki film önerim (bayramda aldığımız bir balya dvd'nin en iyisi): Hüseyin Üzmez'in Polonya asıllı Fransız versiyonu, çirkin ve korkunç insan Roman Polanski'nin güzel ve iyi filmi The Ghost Writer. Zaten Filmi bize izlettiren tecavüzcü yönetmeni değil, oynadığı her yeni rolde büyüdükçe büyüyen Ewan McGregor oldu.
Eski İngiltere başkanının anılarını yazmak üzere tutulan bir "hayalet yazar", anıları deştikçe, olayları araştırdıkça kendini gerilimli, ürkütücü olaylar içinde bulur. Kendinden önceki yazarın esrarengiz ölümü, başkanın karısının gizemli hareketleri yazarımıza ve bize soğuk soğuk terler döktürür.
Bence filmin en iyi yanı politik ve ekonomik sırların özenle kurgulanmış olmasının yanında yaratılan atmosfer. Başkanın yaşadığı ev, hiçliğin ortasında gri bir çölde ultra korumalı, teknolojik ve buz gibi bir bina. Karısı bu ortamdaki bir bukalemun gibi oraya uyum sağlamış, bembeyaz tenli, uzun dümdüz kıyafetler giyen bir keşiş gibi. Ortamdaki tek renk Sex and the City'nin Samantha'sı Kim Catrall. Başkanın asistanı/metresi rolünde görüyoruz kendisini.


Bir önceki post'ta açtığım "baştan savma sonlar" başlıklı konuyu burada bağlamak istiyorum. Film sonu böyle olur sevgili sinefilyum. Bittiğinde bir süre ekrana bakmaya devam etmenizi sağlar. Eneeee ne güzel bitti, şey oldu mu di mi? gibi sorular sordurtur. Bodoslama sonlara son! Trailer'a bakalım göbek atalım.

13 Eylül 2010 Pazartesi

unthinkable


Bayramda yaptığımız toplu dvd alımı meyvelerini vermeye başladı. Önce görece kötü haberle başlıyorum: Unthinkable. Kötü derken bir balya dvd içinden rasgele seçince ve kadroyu sağlam görünce daha iyi bir şey bekliyordum ben. Neyse konuya gelelim. Amerika'nın 3 farklı yerine nükleer bomba yerleştirdiğini söyleyen ve bunu videolarla kanıtlayan bir abimiz var Michael Sheen (ki bence filmin en iyi karakteri). Yakalanıyor ve geçmişi gizemlerle dolu işkenceci abimizin (Samuel L. Jackson) ellerine teslim ediliyor, konuşturana kadar her türlü işkence mübah yoksa Amerika'nın büyük bölümü nükleer bomba ile havaya uçacak (ağzımın suları akıyor). Fakat tabi ki bir de ajan Brody var (Carrie-Anne Moss) ki kendisi insan haklarını savunan, işkence karşıtı bir FBI ajanı. Filmin en güzel tarafı işkenceci ile kadının çekişmeleri. Bir yanda göz göre göre tırnakları sökülen bir adam, bir yanda ölme tehlikesi altında binlerce belki milyonlarca Amerikalı olduğu için işkence karşıtı ajan Brody bile sınırlarını zorlamak zorunda kalıyor. Birey mi? Ülke mi? Söz konusu ülkenin güvenliği olunca şiddetin sınırları ortadan kalkar mı? Filmin iyi yani bu kısmı demiştik. Kötü yanı da tabi ki sonu. Baştan savma sonları sevmiyorum. Aceleye gelmiş, sanki önemi yokmuş gibi... Yine de Unthinkable boş bir pazar gününü şenlendirecek niteliklere sahip.


3 Eylül 2010 Cuma

magazin turu

Artık biraz magazin de yazmaya karar verdim. Sonuçta bunlar da insan. Kim kime çemkirmiş? Kim kimi aldatmış? En rüküş en şık vs.
Açıkçası ilginç bir haber okudum da ondan böyle bir karar aldım bir anda. Keyif benim değil mi. Blog da benim. Gerard Depardieu, hemşerisi Juliette Binoche için "bu karıda ne buluyorlar anlamadım, Juliette bence bir hiç!" tadında açıklamalar yapmış. Sibel Can Hülya Avşar ya da Sibel Can Gülben Ergen kavgasına döner mi bilmem ama (bu arada Sibel Can nedense sabit eleman) ben bu Avrupalıları hep elit, hep elit sanırdım. Çingenleşebilmeleri hoşuma gitti. Hem de 67 yaşında adamın...
Neyse haberin ciddi devamı için buraya buyrun.
Bu arada bu kavgada kesin Juliette'çiyim. Sinemanın ikonlarından biridir benim için. Les Amants du Pont Neufs'le kalbime girmiş, sonra ne zaman ki bir filmde nur yüzünü görsem "kesin iyi bir film" dedirtmiştir. Juliette Binoche varsa en azından sinema adına kaliteli bir şey izleyeceğiniz kesindir. 

Juliette'e laf edene bakın hele.

Bir de şu güzelliğe...

2 Eylül 2010 Perşembe

katil uşak

Filmlerin giriş, gelişme, sonuç nesi varsa patır patır yazan siteler var. Spoiler için değil de izlediğini unutan benim gibi balıklar için faydalı.


İsimleri de amma komik:

http://www.katilusak.com/

http://www.moviepooper.com/

http://www.ruinedendings.com/

http://www.themoviespoiler.com/

http://moviespoilersite.com/

1 Eylül 2010 Çarşamba

javier bardem eat pray love

Eat Pray Love son derece popcorn bir film edasıyla ortalıkta salınadursun, Javier Javier'dir. O aksanıyla sabaha kadar konuşsun dinlerim ben.

67. venedik film festivali/black swan

Festival bugün başlıyor. Jüride Quentin Tarantino ve listede şahane filmler var. Festivalin açılış filmi ve yarışma dalında da en iddialı olanı Darren Aronofsky’nin Black Swan'ı. Natalie Portman ve Vincent Cassel'in baş rollerde olunca trailer'ını da görmedim demeyin istedim.




Merakla bekliyorum.