30 Nisan 2010 Cuma

jungle boogie

Saygılar Pulp Fiction. 
Herkese neşeli Cumalar
Get down with the boogie!!!!



Pulp Fiction Soundtrack - Jungle Boogie .mp3
Found at bee mp3 search engine

22 Nisan 2010 Perşembe

moon (2009)

Bu filmin hakkını yiyeceğim galiba afiyetle. Çünkü fikir harika! Son zamanlarda orijinal bir şey çıkmıyor diye dertleniyordum ki imdadıma yetişti. AMA filmin bütünü bu harika fikrin yanında çok vasat kalmış. Atmosfer çok güzel. Ay'da bir üs kurulsa ve bir adam orada tek başına 3 yıl kalmak zorunda olsa ancak bu şekilde olurdu. Sam Rockwell sevdiğim bir abidir. Tek başına bu işe kalkışmış ama izlerken sık sık "amaaaaan" dedirtmeyecekti bize. Bu kadar iyi bir şey yakalamışken derinine inecek, bizi de içine alacaktı. Belki de fikri o kadar  beğendim ki çok daha iyi işlenmeliydi diye düşünüyorum. Şimdi  ne bu fikir diyeceksiniz ama söyleyemem spoiler olur. Başlarda yavaş ilerlese de sonra ilginçleşiyor gibi yapıp sonunda da bağlayıveriyor en önemli yeri kısacık keserek. Bunlara dayanacaksanız izleyin, fikir fikir dediğim neymiş görün.

Ama bak valla fikir güzel.

16 Nisan 2010 Cuma

filmlerde "İstanbul" geçmesi ya da filmlerin İstanbul'da geçmesi

Yabancı bir film izlerken cami görmek, İstanbul veya Türkiye lafının geçmesi, birinin yamuk yumuk bile olsa Türkçe konuşması içimizi ezik bir mutluluk/şaşkınlık karışımı ile doldurur. Biz niye böyleyiz ya? Niye her daim müsamereye çıkacak çocuk heyecanı taşıyoruz?
Umut Sarıkaya'nın güzel aklından...

clash of the titans (1981)

Eskiye rağbet var bu blogda bit pazarına nur yağıyor çünkü remake bilimkurguların 80'lerde çekilmiş ilk versiyonları benim tarafımdan alenen rağbet görüyor. Tamam 3D gözlükleri sinema çıkışında çantaya indirmeyi seviyor olabiliriz. Teknoloji hepimizin göz bebeği ona bir diyeceğim yok fakat şunun tadı da bir başka be.



15 Nisan 2010 Perşembe

i am love (2010)

Son zamanlarda izlediğim en heyecan verici trailer. İyi trailer yapmak apayrı bir iş. Acaba film göründüğü kadar iyi mi? Meraktayım.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bal (2010)

Cumartesi günü Altın Ayı'lı Bal'a gittik. Öncelikle Gönenç'e teşekkür ederim uzun zamandır bu kadar derin bir film izlememiştim. Üçlemenin diğer iki filmi Yumurta ve Süt'ten sadece Yumurta'yı gördüm ve Bal'ı da izledikten sonra sinemanın ticari ve popüler kaygılar olmaksızın özüne döndüğünde ne kadar keyif verebileceğini hatırladım.
Bir kere Yusuf rolündeki ufaklık (Bora Altaş) bütün filmi almış götürmüş. Küçük bir oğlan çocuğundan bu denli iyi bir oyun alabildiği için Semih Kaplanoğlu'na ne desek az. Belli ki sabırla, özenle, ince eleyip çok sık dokunarak çalışılmış. 


Yusuf ve babası Yakup'un hikayesi isimlerinden de anlaşılacağı gibi dini göndermeleri olan, maneviyatı, insanın iç dünyasını temel alan bir hikaye. Yusuf okumayı sökmeye çalışıyor. Kısık sesle rahatça konuşup okuyabildiği halde yüksek sesle yapamıyor. Babası onun dilinden anlayan en yakın arkadaşı gibi... Zaten başka da arkadaşı yok. Sesini duyuramadığı için yalnız, içine kapanık ama bir o kadar meraklı. Küçük bir çocukken hissettiğimiz dışlanma korkusu, o garip yalnızlık hissi, bir yandan o hissi sevmek, keşfettiğimiz her şey, doğa, annemizin bize yemek hazırlarken sağa sola sallanan etekleri, dünyanın en basit gerçeklerinin bizim için ne kadar gizemli olduğu, rüyalar, dua okuyan teyzeler, vicdan... Belki de en son çocukken hissedip bir daha hatırlamadığımız bir çok duygu var bu filmde. Kendi adıma konuşayım. O kadar uzaklaşmışım ki kendi çocukluğumdan, bazı şeyler tanıdık gelse de hissedemedim. Unutmuşum. Ne fena... Bu üçleme zaten Yusuf'un  zamanla özünü nasıl unutup kendinden uzaklaştığını anlatıyor.


Bazı sahneler var 30 saniyeliğine de olsa insanın içine öyle bir dokunuyor ki... Sırf o sahneler için bile izlenir. Nuri Bilge Ceylan ve Tarkovski özentisi eleştirilerini yersiz buluyorum. Tabi ki benzerlikler var. Derdini sade, müziksiz, minimum diyalogla anlatmaya çalışan sanat sinemacılarının aynı yerlere uğrayıp, zaman zaman teknikte ve içerikte kesişmeleri çok normal geliyor bana. Semih Kaplanoğlu'na ödülü sonuna kadar hak etmiş bu güzel film için tekrar tebrikler.

5 Nisan 2010 Pazartesi

emek sineması

Emek Sineması kapanmayacak diyerek yalan söyleyenlere İsmail YK'dan Allah Belanı Versin isimli şarkıyı armağan etmek istiyorum. 
Mimari ve tarihi değeri olan hiçbir şeye sahip çıkamayan, alışveriş merkezi manyağı bir zihniyetten başka ne beklenir ki.


Bu güzelim mekan yıkılır mı?

Yıkılmasın diyorsanız lütfen isminizi buraya ekleyin.