16 Ağustos 2010 Pazartesi

inception (2010)


İzlediğim en iyi gişe filmlerinden biri. Rotten Tomatoes'da bir abi şöyle yazmış: thinking man's action movie. Aynen katılıyorum. Zeka ve aksiyonun aynı dozda (overdose) olması bu yorumu %100 destekliyor. C. Nolan beni Memento ile büyülemiş hatta sinema aşkımda patlama yaratmıştı. Dark Night ile mest etmişti Inception ile coşturdu diyebilirim. Neredeyse gözlerimizi kırpmadan izledik 148 dk. boyunca. Adam 10 senede yazmış, biz 2,5 saatte izledik olacak iş değil.
Rüyaların dinamiğini çok iyi çözmüş ve bence en çok da o kısma kafa yormuş Nolan Abi. Gerisi çorap söküğü gibi gelmiş sanki. Herkesin yaşadığı "rüyada düşme" hissini filmin en kritik merkezine yerleştirmesi bunun kanıtı gibi. Rüya yoluyla bir insanın bilinçaltına girip fikir çalmak! Orjinalliği tartışılmaz ama Nolan bununla da yetinmeyip ters takla attırıyor herkese ve fikir çalmak yetmez bir adım ileri gidelim ve zengin bir iş adamının beynine işimize yarayacak bir fikrin tohumlarını atalım. Aslında film rüyaları araç olarak kullanıyor. Esas mesele kişinin bilinçaltı ve oranın tüm karmaşıklığı. Bu iki muammayı bu kadar güzel tasvir eden adamın ben anca elini öperim.
Keşke şöyle olsaydı dediğim bir şey yok ama filmi biraz yorucu buldum. Çok fazla katman, çok fazla fikir var. Bir de bunları hiç durmayan bir aksiyon ile izliyorsunuz. İtiraf etmeliyim bir ara kendini Otomatik Portakal'daki sinema sahnesinde gibi hissettim. Ama yönetmenin bu tercihini en başta dediğim gibi bir gişe filmi olmasına bağlıyorum ve sizi bir dehanın kamera arkası ile baş başa bırakıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder