27 Eylül 2011 Salı

bir zamanlar anadolu'da

Sevgili sinefil yavruları, çok uzun bir ara vermiş olabilirim ama geri döndüm. Hem de dönüşüm muhteşem oldu çünkü sezonu Nuri Bilge Ceylan sinemasıyla açtım.


Yazın gevşemiş gönül yaylarını, boşvermiş tüm yanlarını toparlamak, silkinip kendine gelmek için birebir. 2,5 saat süren saf sanat...
NBC tarzını sevmeyenler için yeni bir işkence ama benim gibi sevenler için ciddi bir açılım olmuş bu film. Klişe tabiriyle artık olgunluğunun zirvesine ulaşmış bir NBC var karşımızda.
Öncelikle bugüne kadarki en fazla diyalog içeren filmi diyebiliriz. Hatta en çok espri ve gülmece de burada. Ama bu sizi yanıltmasın o meşhur "taşra sıkıntısı"nı da en ağır şekilde veriyor.  Hatta öyle ki bazen siz de Anadolu'nun o ücra köşesinde bir avuç depresif adamla bir aradaymışçasına daralıp, tamamen hikayenin içine girebiliyorsunuz. Başarısı da burada. Her zamanki gibi fotografik açıdan mükemmel kareler uzun uzun izlemeniz için geçit töreni yapıyor gibi.



Filmin hikayesi, işlenen bir cinayet üzerine cesedin peşine düşen bir grup adamın yaşadıkları olarak özetlenebilir. Bir polis, bir savcı ve bir doktor. Yılmaz Erdoğan polisi oynuyor, filmi başından alıp belli bir yere kadar o getiriyor. Oyunculuğu kusursuz. Tam bir duygusal, fevri ve iyi niyetli Anadolu adamı. Savcı rolünde Taner Birsel kaskatı bir tipleme çiziyor. Neredeyse korkunç... Yüzündeki yaralar, film ilerledikçe anladığımız ölen karısıyla olan ilişkisi, duygusuzluğu daha doğrusu duygularını içine gömmüşlüğü insanın boğazına düğümleniyor böyle devamlı yutkunası geliyor insanın onu izlerken. Derken doktor rolünde Muhammet Uzuner. Onun da acıklı bir hikayesi var. NBC hiçbirinin hikayesini açık etmiyor. Bir bakış, bir söz bu adamların tüm hikayesini çözmek için size verilmiş ipuçları. Eve gidince düşünün isterseniz. Ama başrolleri hemen geçmek istiyorum çünkü bir yan roller zenginliği var ki akıllara zarar. Muhtar rolündeki Ercan Kesal beni benden aldı. Gidip ikametgah çıkarasım geldi o derece mi gerçek olunur. Sanki bir sürü kamera yok orada, sanki sana bakan yüzlerce göz yok. Aynısı otopsi yapan adli tıp asistanı için de geçerli... Bu iki insandan ürktüm biraz ne yalan söyleyeyim.


Bunun dışında film sayısız göndermelerle, sembolik anlatımlarla dolu. Ölen adamın kıyafetinin ve tipinin Recep İvedik'le aynı olması gibi... Erkeklerle geçen 45 dakikanın sonunda filme ilk giren kadın karakterin (ve son) elinde ışıkla gelip erkeklerin dünyasını aydınlatması gibi... Dediğim gibi NBC sevenler için açık büfe, ultra her şey dahil bir fırsat ama biraz bile şüphesi olanlara çok uzun gelecektir. İtiraf etmeliyim ki bana da uzun geldi. Bazı sahneler hiçbir şeye hizmet etmedikleri halde tüm uzunluklarıyla orada, karşımızda duruyordu. Ama filmin tek kusuru da bu. NBC kendi bile demedi mi Cannes'da? "Benim uzun filmime tahammül ettiğiniz için teşekkür ederim" diye. Zevkle izledik ne tahammülü.

Not: Katil rolündeki Fırat Tanış'a sıra gelmedi sanmayın. O filmin en başından beri kapkara gözleriyle hiç konuşmadan o kadar çok şey anlatıyor ki. Toplam 2 cümle ya ediyor ya etmiyor ama varlığı filmin tüm karakterini belirlemiş: Karanlık, hüzünlü, erkeksi, bol hikayeli.

2 yorum:

  1. Aklına sağlık, zevle okudum Burcu.
    Ufak bi hata var. Doktor rölünde Kubilay Tunçer değil de Muhammet Uzuner yazman gerekirdi. Kubilay Tunçer otopsi yapan pratisyendi.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler düzeltme için...

    YanıtlaSil