15 Şubat 2010 Pazartesi

the lovely bones (2009)

Alice Sebold'un çok satan romanından uyarlanan Lovely Bones'u sevgililer gününde Erinç ve kendime armağan ettim. İf 2010 kapsamında gittiğimiz ilk film (zaten topu topu 2 filme gidiyoruz) olarak bizi mutlu etti. Konusu orijinal olmasa da görselliği oldukça yenilikçi, anlatım tarzı da masal gibi olduğu için film bizi içine almayı başardı. Genç kızları öldürmekten keyif alan, sessiz sakin komşu amca küçük Suzie'yi ağına düşürüp öldürür ve Suzie ne bu dünyada ne de öbür dünyadadır artık. Arada kalmıştır. İşte tam bu aradalık durumunu o kadar güzel geçişlerle anlatmış ki Peter Jackson, aaaa ne güzeeeel diye izlerken buluyorsunuz kendinizi. Klasik bir konuyu yepyeni bir bakış açısıyla anlattığı için beğeniyor, tüm sevenlere tavsiye ediyorum. Ayrıca Suzie rolündeki Saoirse Ronan'ın gözleri hipnotik bir etkiye sahip.
Not: Bütün film boyunca gülünecek hiçbir şey olmamasına rağmen her sahnede hıh hıh diye gülen ve bizi sinir eden yan koltuktaki deli kadına burdan eseflerimi sunuyorum. Akli dengeniz yerinde değilse sinemaya gelmeyin kardeşim.

2 yorum:

  1. Cok buyuk beklentilerim olmadan izledim ve keyif aldim.
    Masalsi anlatimi ve gorselligi ile on plana cikan bir yapim. Yazarin yorumlarinla tamamen katiliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Dün akşam izledim. Kıza, yönetmen diline hayran kaldım. Ama çilek bahçelerinde dolaşmaktansa pan'ın labirentlerinde dolaşmak daha caazip geliyor bana şahsen.

    YanıtlaSil