27 Ocak 2011 Perşembe

dogtooth (2009)

Geçen gün bahsettiğim acaip filmi, en iyi yabancı film dalında Oscar'a aday olunca izlemek iyice farz oldu. Evet çok ilginç, şaşırtıcı bir bakış açısı var zaten 2009 Cannes'da "un certain regard" yani "belirli bir bakış açısı" ödülünü almış. Ama o kadar.
Semih Kaplanoğlu'nun Bal'ının aday olamadığı bir yerde bu filmin ne işi var dedirtiyor.


Filmin konusu kısaca şöyle: 3 ergen çocuğunu, dış dünyadan izole bir şekilde, tamamen farklı kurallar ve hatta farklı kelime hazinesi ile yetiştiren bir ailenin hikayesi. Hakikaten ilginç detaylarla dolu. Çocukların hiçbir şeyden haberi yok. Garaj kapısından çıktıkları anda öleceklerini, kedinin dünyanın en tehlikeli hayvanı olduğunu, penisin kulak, tuzluğun telefon olduğunu, evden ayrılma zamanlarının köpek dişleri düşünce geleceğini sanıyorlar. Gökyüzünden bir uçak geçtiği zaman ise onun bahçelerine düşmesi için dua ediyorlar.

İzlediğim en garip şeylerden biriydi. Toplum olmasa ya da tamamen bambaşka kurallar olsa onlara da körü körüne uyabileceğimizi gösterirken, doğru ve yanlışın ne olduğunu yeniden sorgulamamızı sağlıyor.
Bana zaman zaman Passolini'nin Salo'sunu hatırlattı. Salo çok daha sert bir film olmasına rağmen bir eve kapatılmış ve faşist kurallar ile güdülen gençlerin varlığı ortak bir noktaya değiniyor gibi geldi.
Farklı bir şey görmek için izleyin. Rahatsız edici sahnelere dayanamayanlar uzak durun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder