5 Ocak 2011 Çarşamba

museo nazionale del cinema

Yeni yılın ilk post'u ile karşınızdayım. Bu sefer "yılbaşında ne yapacaksınız" sorusuna verecek çok havalı bir cevabımız olsun diye 1 hafta İtalya'ya gittik ve 2011'e hepinizden 1 saat sonra girdik, 1 saat daha fazla eğlendik neyse konumuza gelelim. Tümüyle rüya gibi geçen tatilin benim için en parlak anlarından biri de Torino'daki sinema müzesine gidişimiz oldu.
Museo Nazionale del Cinema sadece bir müze değil. İtalya'nın en benzersiz mimari yapıtlarından biri olan Mole Antonelliana'nın içine kurulmuş bir sinefil lunaparkı.


Bu tarihi binayı kusursuz bir sinema tarihi deneyimine dönüştüren isim ise İşviçreli sahne tasarımcısı François Confino. Öylesine güzel bir alan tasarlamış ki sinema tarihinin içinde gezerken onun bir parçası da oluyorsunuz. Müze, sizi hareketli görüntünün ilk keşfediliş yıllarıyla karşılıyor.

Burada benim hareketli görüntüyü ilk keşfediş anımı görebilirsiniz. Lumiere Kardeşlerin ruhuna fatiha okurken sinemanın doğuşunu adım adım izliyorum.
Arka arkaya siyah beyaz mini filmler izliyoruz. 10 saniyelik bir hareketli görüntünün (dans eden bir kadın) 1 yılda yapıldığını görüyoruz 'vay be' ler havalarda uçuşuyor.

Bu müze daha çok sinemanın doğuşu ile ilgili yaşattığı yolculukla büyüledi beni. Evet Superman'in kostümü, Robocop'un kıyafeti gibi değerli parçalarla güncel sinemayı da barındırıyor fakat İtalya'da olmasının verdiği doğal sonuç: tarih, keşifler, ilk kameraların nasıl bulundukları, eski çizimler, sinemada ışık, kostüm, oyunculuk, yönetmen, montaj gibi temel konuların ilk iyi örnekleri ve bunlar gibi birçok büyüleyici detayla dolu.


Örneğin kocaman bir yatakta yatıyorsunuz ve tavandaki büyük ekrandan sinema tarihindeki "yatay" sahneleri izliyorsunuz. Ya da klozet şeklindeki sandalyelerde oturup, durum komedisinin en iyi örneklerini izliyorsunuz.
En sonda da bir asansörle binanın en tepesine çıkıp Torino'ya yüksekten bakıp bir kez daha başınız döndükten sonra bir heves müze dükkanına doğru yöneliyorsunuz.
Müze ile ilgili tek hayal kırıklığı bu dükkan. Çünkü ufacık ve içerde sadece İtalyanca kitaplar var. Hiçbir şey almadan çıktım ve bir şey alabilmek için gerçekten çok zorladım kendim.
Sinemayı seven birinin kendini lunaparktaki çocuk gibi hissetmesi garanti bu müzede. Tamam Roma'sı Venedik'i Floransa'sı olabilir ama Torino da sırf bu müze için bile olsa görülmeye değer.

Gündemi yakalamak için edit:

Burası hareketli görüntülerle yapılan ilk porno-erotik filmlerin bulunduğu bölüm. Adamlar 1800'lü yıllarda başlamış biz bugün 2011'de üniversite hocalarını kovuyoruz. O da ayrı mevzu.
Erinç için 1800, 2011 fark etmiyor o da apayrı mevzu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder